Anne sütü doğumdan itibaren bebeğin tüm besinsel gereksinimlerine tek başına cevap verebilen bebek için gerekli besin içeriğine sahip, yaşayan, doğal bir gıdadır. Tıbben gerekli olmadıkça ilk altı ay anne sütünden başka gıda verilmemelidir. Altı aydan sonra uygun şekilde başlanan ek gıdalarla birlikte emzirmeye iki yaşın sonuna kadar devam edilmelidir.
Çok gerekli olmadıkça doğum sırasında anneye narkotik analjezik uygulanmaması, bebek ve annenin özel bir sebep olmadıkça birbirinden ayrılmaması, her yenidoğan bebeğin annenin göğüs/karın bölgesine çıplak olarak konması ve tıbbi bir sorun yoksa her annenin bebeğini doğumdan sonraki ilk yarım saatte emzirmeye başlamasının emzirme oranları ve devam süresini olumlu yönde etkilediği gösterilmiştir.
Kolostrum, doğumdan sonra salgılanan ilk süt olup, fazla protein, enerji ve aktif immünolojik maddeler sayesinde süt miktarı artana kadar bebeğin tüm gereksinimlerini karşılar ve enfeksiyonlardan korunmasını sağlar. Doğar doğmaz ilk anne sütü alan bebeğin ağzından başlayarak gastrointestinal sistemleri tümden immunoglobülin ile kaplanarak çocuğun dış ortamdan gelebilecek patojen mikroorganizmalara karşı koruma sağlar. Kolostrum olgun süte oranla daha çok protein içerir. Laktoz ve yağ içeriği olgun süte oranla azdır. A,D ve B12 vitaminlerini yüksek oranda bulundurur. Sarılığın önlenmesine yardımcı olur.
Anne sütünün içeriği doğum sonrasında, bebeğin ihtiyaçlarına göre değişkenlikler gösterir. Ayrıca bebek büyüdükçe anne sütünün de içeriği farklılaşır. Bu değişkenlik büyümekte olan bebeğin artan gereksinimlerini tam olarak cevap verir.
Annenin ürettiği süt miktarının annenin kilosu ile alakası yoktur. Sağlıklı ve dengeli beslenen annelerin sütünün, yaşamının ilk zamanlarında olan bebeğin sağlıklı ve tüm besin gereksinimlerini karşıladığı görülmüştür. Emziren annelerin diyet yapması yanlıştır. Annenin bol sıvı tüketerek dengeli ve sağlıklı beslenmesi yeterlidir.
Anne sütü büyümekte olan bebeğe mükemmel bir besin kaynağı olmasının yanında antikor, sitokinler, büyüme faktörleri, antimikrobiyal maddeler ve özgün bağışıklık hücrelerini içermektedir. Böylece anne sütü bebeğin yeni oluşan bağışıklığını koruma altına almış olur. Anne sütünün bağırsak, solunum sistemi ve idrar yolu enfeksiyonlarına karşı önemli koruma yapmasının yanında, yenidoğan bebeğin bağışıklık sisteminin gelişimini artırdığı gözlenmiştir
Anne sütü, birçok farklı besin maddesinin,biyoaktif maddelerin; leptin, ghrelin, insülin ve insülin benzeri büyüme faktörleri gibi besin alımını düzenleyen, metabolizmayı etkileyen ve vücut kompozisyonun düzenlenmesinde rol alan hormon ve büyüme faktörlerinin kaynağıdır. Özel-likle anne sütü leptini, anne sütü alan bebeklerde, almayan bebeklere göre ideal bir enerji dengesi oluşturmakta ve daha iyi bir şekilde büyüme sağlamaktadır.
Anne sütünün sindirime yardımcı enzimler( yağ sindirimi için lipaz), enfeksiyonu önleyen Ig’ler (gA, IgG ve IgM içermesi) hormonlar ve büyüme faktörleri içermesi üstün bir özellik sayılmaktadır.
Anne sütünde fazla miktarda demir bulunmaz ancak içinde bulunan demirin emilimi çok yüksektir. kalsiyum da fazla bulunmamakla birlikte kalsiyum/fosfor oranının (2/1) olması nedeni ile bebeğin kemik, eklem, kıkırdak gelişimi için ideal bileşimi oluşturur. Anne sütünde K ve D vitamini bulunmadığından bebek iki haftalıkken D vitamini 400 Ü/gün başlanarak bir yaşa dek verilmeli ve doğumda K vitamini (1 mg kas içine) her bebeğe uygulanmalıdır.
Ayrıca anne sütü orta kulak iltihabı riskini azaltır, çene ve diş yapısının güçlenmesinde önemlidir, bazı kronik hastalıkların(tip 1 diyabet, çölyak hastalığı, obezite, koroner kalp hastalığı gibi) oluşmasındaki riski azaltır. Ruhsal, bedensel ve zihinsel zeka gelişimine yardımcı olur. Anne sütü alan bebekle daha az ağlamaktadır.
Gamze Göktekin
Diyetisyen