FİRMA KAYIT
Geri Bildirim
Panik Bozukluk ve Tedavisi
Panik Bozukluk ve Tedavisi

Panik Bozukluk ve Tedavisi

766

Herkese merhaba,

Bugün sizlerle Panik Bozukluk konusunu işlemek istiyorum. Bu konuyla ilgili internete girdiğinizde bir sürü bilgi edinebiliyorsunuz ancak çoğu yanlış ve yanıltıcı olabiliyor. Hem bunları düzeltmek hem de atak geldiği sırada ne yapabileceğinize dair birkaç yardımcı tavsiye vermek istiyorum. ama konuya başlamadan önce kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum; psikolojide en sık doğru bilinen yanlışlardan biri panik bozukluğun yerine “panik atak” denilmesidir. Panik atak panik bozukluk rahatsızlığında görülen ataklara verilen isimdir, bu rahatsızlıkta ortaya çıkan vücudumuzun gösterdiği fizyolojik belirtiler panik atak olarak adlandırılır. Yani panik atak bir tanı değildir, panik bozukluk bir tanıdır. Ataklar hastalığa isim vermezler, isimlerini hastalıktan alırlar. Örneğin, panik bozukluk değil kaygı bozukluğunuz var diyelim, burada geçireceğiniz atakların ismi kaygı atağı olacaktır. Halk dilinde veya bazı meslektaşlarımın kullandığı şekilde, panik atak hastalığı veya panik atağım var şeklinde ifade etmek yanlış bir tanımlama olacaktır, tanı koyarken her zaman panik bozukluk şeklinde ifade edilmesi gerekmektedir.

Peki nedir o halde panik bozukluk?

Panik bozukluk, kendiliğinden ve beklenmedik bunaltı nöbetleri ile giden bir bunaltı bozukluğudur. 3’lü bileşeni; Panik atak (yani panik bozuklukta görülen fizyolojik belirtiler), Kaçınma (yani kaygıyı azaltmak için yapılan davranışlar) ve beklenti anksiyetesidir yani hastanın atak geçirdikten sonra yeni bir atak geçireceğine dair endişe duymasıdır). Vücutta çarpıntı, kalbin küt küt atması, kalp atış hızlarının atması, terleme, nefes alış-verişlerinin zorlaşması, nefes darlığı veya boğuluyor gibi olma, göğüs ağrısı ve sıkışma, bulantı, kusma, karın ağrısı, baş dönmesi, bayılacak gibi olma, titreme, ürperme veya birden ateş basması gibi fizyolojik belirtilerle kendini gösterir. Eğer bu saydığım belirtilerden en az dördüyle birlikte başka panik atakların olacağından sürekli olarak endişe ediyorsanız, bu atakların olası sonuçlarıyla ilgili sürekli düşünceleriniz varsa (örneğin, kalp krizi geçirmek, akıl sağlığınızı yitirmek vs. Gibi), ataklar neticesinde uyum bozukluğuna giden davranış değişikleriniz varsa (örneğin spor yapmaktan, tanıdık bildik olmayan durumlardan kaçınma veya panik atak geçirmemek için sosyal yaşamını kısıtlama gibi) panik bozukluğunuz vardır ve en kısa zamanda bir uzmandan yardım almanız sizin açınızdan sağlıklı olacaktır.  Panik bozuklukta kişi, bilişsel çarpıtmaları nedeniyle var olan durumu sağlıklı değerlendiremez. Katastrofik senaryoları vardır, yani gerçek olmayan ama anksiyetesini arttıran şeylerdir. Örneğin, dışarı çıktığımda ya bana bir şey olursa, ya kalp krizi geçirirsem, ya sevdiklerim zarar görürse, ya ellerimi yıkamadığımda üzerime mikroplar gelirse gibi. Eğer düşündüğü bu senaryolarla yüzleşmemek için kaçınma davranışı sergilerse o anlık anksiyetenin geçmesine yardımcı olur ama kaçınmak daha tehlikelidir. Çünkü nesneyle karşılaşma ihtimaline karşı kaygı artar, ve bir sonraki atak daha kuvvetli olur. Genel anlamda ataklar zararlı değildir, bayılıyormuş gibi bir his olabilir, terleme, hatta aklını kaybediyormuş hissi bile olabilir, ama bu gerçek bir tehdit olduğundakinden farklı değildir. sadece tehdit somut olmadığı için ve gözle görülmediği için kaygı oluşur, yani normal bir telaştan farkı yoktur. bir atak maksimum 5 dk sürer, hastaya bu süre 30-40 dk gibi gelebilir. Bunun nedeni fizyolojik değişikliklerin başlamasıdır. Birey önce bunlara anlam vermeye çalışır, hava gerçekten sıcak mı yoksa atak mı geliyor gibi. Eğer yardım alabileceği bir durumdaysa kaygı azalır, alamazsa artar. Bu nedenle süresi uzar.

Peki atak geldiğinde neler yapabiliriz?

İlk tavsiyem hem bu rahatsızlığa sahip olanların hem de meslektaşlarımın çantasında her zaman bir kese kağıdı bulundurmasıdır. Kese kağıdı yoksa buzdolabı poşeti gibi küçük bir poşet de olabilir. Yapmanız gereken kese kağıdıyla ağzınızı ve burnunuzu içine alacak şekilde derin ve sık nefesler alıp vermenizdir. Nefes alış-verişleriniz normale dönene kadar, sakinleşene kadar buna devam edebilirsiniz. Eğer çevrenizde birileri varsa durumunuzu izah edip yardımcı olmalarını isteyebilirsiniz. Diyelim ki atak geçiren biriyle karşılaştınız, kese kağıdını verip aynı şeyi yapmasını isteyebilirsiniz. Asla o kişiyi sakinleştirmeye çalışmayın, çünkü amaç atağın geçmesidir, siz sakinleştirmeye çalıştıkça atak artacaktır. Sakinliğin aksine onunla birlikte aynı hızda aynı tempoda gitmek önemlidir, sallanıyorsa siz de sallanın, yüksek sesle bağırıyorsa siz de yüksek sesle konuşun. Tamam, ben yanındayım, birazdan geçecek şeklinde konuşma temponuzu arttırın. Önce hızlı hızlı onun gibi konuştuktan sonra yavaş yavaş hız düşürülür ve onun da yavaşlaması sağlanır. Tedavisinde ise klinisyenler olarak her maddeyi ayrı ayrı ele alıp üstüne gidiyoruz. Bilişsel davranışçı terapide ödevlere en tehlikesiz olanlarla başlanır, sistematik duyarsızlaştırma budur. En az tehlikeli olan maddeye kadar anlaşmalı bir şekilde hasta zorlanır. Burada amaç kaçınma davranışının olmamasıdır, eğer kaçarsa kaygı artar, maruz kaldıkça kaygı seviyesi azalır. Ödevler kaygı seviyesi en aza indiğinde kesilir. Burada önemli olan hastanın işlevselliğine devam edebilecek duruma gelmesidir. Amaç anksiyeteyi kenara çekip sonuca ulaşmaktır.


Klinik Psikolog & Aile Danışmanı