Toplumumuzda anne olmak, kadın için birçok kavramı içinde barındırıyor. Anne olmak, kimilerine göre bir mertebe, kimilerine göre kutsanmış mucizevi bir durum, hatta maalesef kimilerine göre de olmama durumunda yarım kalınmış bir kadın olarak görülüyor.
Annelik kavramı üzerine yapılan bu tarz tanımlar, sizce de olması gerektiğinden fazla bir sorumluluk yüklemiyor mu annelerimizin üzerine? Öyle sorumluluklardır ki bunlar kişi fark etmeden anne olmakla birlikle yaşamındaki birçok rolü de rafa kaldırmak zorunda kalıyor. Hatta kişinin hayatı anne olmadan önce ve anne olduktan sonra olarak ikiye bölünüyor. Elbette ki doğal olarak kişinin anne olduktan sonra birçok anlamda hayatında değişiklikler olmakta, fakat birçok ailede annelerimiz bu konuda sınır koymayı bilmiyor hatta konulması gereken bir sınırın olduğunun bile farkında değil. Belki de bu bilinçsiz durum, toplum olarak anneliğe gereğinden fazla biçilen rolden geçiyor. Sosyal medya, “ iyi anne olmanın 10 yolu, Yeterince iyi bir anne misiniz? ” başlıkları ve her gün çocuğuyla oyunlar, etkinlikler düzenleyen annelik sayfalarıyla dolup taşmış durumda. Bunların sonucunda yeni türeyen, sürekli spordan aktiviteye koşan çocuklarını diğer annelere, okul müdürü ve öğretmenlerine anlatıp anneliğini ne kadar mükemmel yaptığının göstergesi peşinde koşan annelerimiz var. Sizleri yargılamıyorum. Fakat bunların hepsi aslında çok doğal olan anneliği nasıl yapay hale getirdiğimizin bir göstergesidir de aynı zamanda. Neden kutsallaştırıyoruz, neden bu kadar büyütüyoruz, mütevaziliğini kaybediyoruz?
Annelerimiz bu durumlara maruz kalmakla beraber kendilerine biçilmiş bu ‘kutsal’ rolü yapamadıklarını görünce asıl o zaman içten içe oluşturdukları yetersizim inancı zihinlerine kazınıp, değersizlik bilinci gelişmeye başlıyor. Ve bu da hem anneye hem de çocuğa zarar vermiş oluyor. Elbette ki annelik çok özel ve zor bir rol ama amacından şaşmamalı ve özünü kaybetmemeli. Her zaman için geç gelen babanın yerine babalık yapmamalı, öğretmenin anlatamadığı yerleri tamamlamamalı, evin temizliğinde herkese düşen sorumluluğun hepsini omuzlarına almamalı “ ya hocam işte öyle olmuyor, onun yaptığı temizliği beğenmiyorum, içim rahat etmiyor. ” dediğinizi duyar gibiyim. Hayır efendim, insanlığı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğimiz adaptasyon. Gerekirse birçok kez gösterip öğreteceksiniz. Ama siz daha en başından öğrenemez diye üstün körü girişirseniz bu işe, sonucun sizi pek de mutlu edeceğini söyleyemeyeceğim. Bu saydıklarımın hepsini sistematik bir şekilde aksamadan yapmanızı tabi ki beklemiyorum. Ara ara bunların hepsini zaten yapacaksınız, yapıyorsunuz da. Fakat burada önemli olan bahsettiğim sınırı çizmek. İşte bunun farkına vardığımız zaman sahip olduğumuz rollerle bağdaştırdığımız görev tanımlarını değiştirmek için uğraş vermeye başlıyoruz.
Biliyorum, özellikle de mükemmel anneliğin bugüne kadar bize dayatılan ve her an maruz kalmaya devam ettiğimiz annelik tanımlarını filtreleyip kendi süzgecimizde ele alıp tekrardan kendi tanımımızı oluşturabilmek hiç kolay değil. Fakat en azından böyle bir durumun bilincinde olup varlığını kabul etmek, harekete geçmek için bir farkındalık oluşturacaktır diye düşünüyorum.
Ne zaman bir yetersizlik duyusuna kapılsanız, kendinize sizin için iyi anne olma tanımını, dilerseniz kağıda yazarak ya da şöyle sesli bir şekilde kendinize anlatın. Tanımınızı yaptıktan sonra, yaptığınız iyi anne tanımının yeryüzündeki tüm annelerde olup olmadığını sorgulayın.
Mükemmel annelik yanılgısıyla çocuğunuza her şeyi doğru ve eksiksiz yapma ve çocuğunuzu her türlü olumsuzluktan koruma düşüncesiyle anneliğinizi bir “görev bilinci” halinde yapmış olursunuz. Unutmayın ki annelik yapmanız gereken bir görev değildir. Zihninizde oluşturduğunuz bu görev bilincinin verdiği fazla sorumluluğu hafifletmeye çalışın ve en önemlisi önce kendinize iyi bakın.
Mevlüde Seher Şimşek
Psikolog