FİRMA KAYIT
Geri Bildirim
Evlilik ve Çocuk Baskısı
Evlilik ve Çocuk Baskısı

Evlilik ve Çocuk Baskısı

1472

Genç yetişkinlik dönemine girilmesi ile beraber toplumun geniş bir kesiminde önce evlenip aile kurmak daha sonrada çocuk sahibi olmak “olması gereken bir zorunluluk” olarak görülüyor. Oysa ki evlenmek karşılıklı sevgisi ve saygısı olan iki kişinin hayatlarını birleştirmesi, birbirlerini hayat arkadaşı olarak görmeyi resmileştirmelerinin bir sonucudur. Herhangi bir yaşı yoktur ya da olması gereken bir zorunluluk, ihtiyaç değildir. Kişi hayatına yalnız devam etmek isteyebilir, ilişkileri olduğu halde bunun için hazır olmayabilirler veya böyle bir istekleri bulunmayabilir. Başka bir açıdan bakıldığında da günümüzde evlenmek denildiği zaman abartılı düğünler, çevreye gösterilmek istenen şatafatlı törenler, en güzel evin tutulması, eksiksiz eşyalar gibi birçok masrafta çıkıyor. Bu masraflar hayata yeni atılmış genç yetişkin bireyleri çoğu zaman maddi olarak endişeye sokuyor.  Bu konuda Doğan Cüceloğlu’nun sözüne katılıyorum "Düğün bir maddi güç gösterisi olmamalı... Evlenme olgunluğuna gelmemiş olanlar düğünü çok önemser... "

Evlilik konusu ile beraber ya da sonrasında gündeme çocuk yapın baskısı geliyor. Özellikle aile büyüklerinin torun arzusu ve yaşıt çiftlerin çocuk sahibi olması ile beraber bu baskı artıyor. Burada toplumun gözden kaçırdığı en önemli konu “özel hayattır.” Toplumsal bir norm olarak ayıp olduğu için cinsel hayatı konuşmaktan kaçınan çoğu birey “çocuk sahibi olmak” konusunu konuşmada herhangi bir yanlış görmez. Fakat özel hayat bir bütündür ve her ilişkinin dinamikleri farklıdır bu sebeple ilişki içerisindeki bireylerin verdiği ve uygun gördüğü kararlara saygı duymak gerekir. Özellikle çocuk sahibi olamayan bireyler çevre tarafından büyük bir baskıya maruz kalıyor. Çocuk sahibi olmak yalnızca çiftlerin birlikte verebileceği bir karardır. Bu baskı ilişki içerisindeki kişilerin psikolojilerini olumsuz yönde etkiliyor. Olumsuz bir psikolojide olan çiftlerin ilişkilerinde de sorunlar meydana gelmeye başlıyor. Ağlama nöbetleri, dışlanmış hissetme, kendini kıyaslama, çocuk sahibi olanları kıskanma, öfke, cezalandırıldığını düşünme gibi.. Kişinin savunma mekanizmaları stres ile baş etmede güçlü değilse patolojik sorunlar ortaya çıkar ve tedavi edilmezse daha olumsuz sonuçları doğurur.  İyi niyete sığınarak söylenen sözler ve kurulan baskıların düşünülenin aksi yönde sonuçları olabilir. Her ilişki kendine özeldir kadın ve erkeğin çocuk sahibi olamaması bazen tamamen bu yönde isteklerinden kaynaklanabilirken bazen de fizyolojik bir sebepten ötürü olabilir.

Evlenmek ve çocuk sahibi olmak bir ihtiyaç veya zorunluluk değildir partnerlerin karşılıklı istekleri sonucu birlikte verecekleri bir karardır. Bu baskılara maruz bırakılmak yerine kişilere saygı gösterilerek desteklenmelidir. Destek görmeyen bireyler bu stres ile baş etmede zorluk yaşıyorlarsa bir uzmandan yardım almalıdırlar. Konuya göre bireysel veya çift terapisi gelecekte oluşabilecek olumsuz sonuçlar için faydalı olacaktır. Fakat en başından toplum olarak bu tarz baskıları ortadan kaldırmak ve özel hayata saygılı olunması gerektiği hakkında bilinçlenmeliyiz.


Psikolog