Eski zamanlardan günümüze kadar süregelen aile yapımızda, ninnilerin yadsınamaz bir yeri olduğunu hepimiz biliyoruz. Eski çağdan Anadolu’ya, Anadolu’dan bugüne dek bütün kadınlar, çocuklarını ninniler ile uyutmuş, ninniler bizim vazgeçilmez bir parçamız olmuştur. Buraya kadar hemfikiriz J Fakat; acaba ninnilerin bilinçaltı boyutunu hiç düşündük mü? Ninniler yalnızca çocukları uyutma işlevini mi görürler?
Ninnilerin yalnızca çocukları uyutma işlevi taşıdığını düşünmek oldukça yanlış bir düşüncedir. Ninnilerin uyutma işlevi haricinde bir çok önemli işlevi vardır. Aynı zamanda ninni okumak sanıldığı kadar basit bir eylem de değildir. Yazının devamında bunun nedenini hep beraber inceliyor olacağız..
Öncelikle dinlemeden bahsedelim. Dinleme, bebeklerde ilk öğrenme kanalıdır. Bebekler anne karnında 5. aydan itibaren dışarıdan gelen sesleri dinlemektedir. Ninniler ve konuşmalar, bebekte dinleyerek öğrenmeye yardım etmektedir. Dinleme, alma ve iletme şeklinde gerçekleşecek olan bu sürecin ilk basamağı, annenin bir ezgiyle söylediği ninniyle başlamaktadır. Anne şefkati ve sevgisiyle yoğrulan ninniler, çocukta sevgi ve hoşgörünün temellerini atmaktadır. Kısaca, anne kendi anlayışına göre çocuğunu ninnilerle eğitmektedir. Burada dikkatinizi çekmek istediğim en önemli nokta son cümlemde gizli. ‘Anne kendi anlayışına göre çocuğunu ninnilerle eğitmektedir.’ Yani psikolojik boyuttan ele aldığımızda ninni; çocuğu uyutmak haricinde, annenin çocuğa eğitim vermesidir. Ninnilerin psikanalitik boyutuna baktığımızda, annenin bilinçaltını yansıttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Anne söyleyemediklerini, nasıl bir hayat beklediğini, hayal kırıklıklarını, umutlarını, sevinçlerini doğrudan ninnilerine dökmektedir. Çocuğu nasıl bir insan olsun istiyor, ona göre sevgi nasıldır, yuva nasıl olmalıdır, hayat nasıl yaşanmalıdır vb. birçok düşünceyi yüzyıllardır kadınlar ninnilerine yansıtmışlardır. Çünkü anne o sırada, anlama yetisine sahip olmadığını düşündüğü bebeğini muhatap alarak, içinden geçenleri söylemektedir. Bu sayede başkalarına söyleyemediği halini, aslında kendi kendine anlatmaktadır. İşte tam olarak bu noktada, ninnilerin içeriği bebeklerin bilinçaltına doğrudan işlemektedir.
Örneğin; ‘
’Ninni desem birim birim
Dert yürekte dürüm dürüm
Dört duvar sırrın örtüsü
Ben derdimi kime derim
Nenni kuzum sana nenni’’
- Bu örnekte gördüğümüz üzere, anne dertlerini ve içindeki sıkıntıları bebeğiyle paylaşmakta, söyleyemediklerini ona söylemektedir.
Yine Anadolu ninnilerinin bazılarına baktığımızda annenin yoksunluğu ile tehdit durumu söz konusudur. Açıkça böyle olmasa da bebeğin bilinçaltına bu mesaj verilmektedir ve bundan dolayı anne-bebek arasındaki güvenli mucizevi bağ çocuğun bilincinde zedelenmektedir.
Örneğin;
’Ninnilerle uyur musun?
Bundan şifa bulur musun?
Ben olmazsam sen n’olursun?
Ninni yavrum ninni’’
- Bu ninni örneğinde gördüğümüz gibi, çocuğun zihnine anne-bebek güvenli bağını zedeleyecek mesajlar verilmekte, çocuğun kişilik gelişimi ve özgüven gelişimine de ket vurulmaktadır.
Çok bilinen ninnilerinde psikanalitik boyutunu incelediğimizde bizi bambaşka şeylerin karşıladığını görmekteyiz.
Örneğin;
‘’Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı’’ gibi masum görünen ve herkesin sıklıkla tercih ettiği ninniler, ‘kov danayı, yemesin lahanayı’ gibi ibarelerle, bebeğin bilinçaltına bencil olma, yalnızca kendini düşünme, yardımseverlikten uzak olma gibi olumsuz duygu durumlarını yüklemektedir.
- Bir başka örnekte toplumumuzda halen önünü almaya çalıştığımız, her haberde içimizi burkan ataerkil toplum yapısının, mesajlar aracılığıyla zihne aktarıldığını göreceğiz.
Örneğin;
‘’Kızım kızım hoplasın
Bahçede evcik oynasın
Koca kakını görse de
Yuvasından yozmasın
Uyu kızım ninni
Büyü kızım ninni’’
- Bu örnekte olduğu gibi ninnilerin altında gizlenen bilinçaltı mesajlarına baktığımızda, annenin daha kucaktaki yavrusuna toplumsal nasihatlar verdiğini de görebiliriz. ‘’Koca şiddeti görsen bile yuvanı bozma’’ (!) gibi bir mesajın ninni ile yüzyıllardır kız bebeklerinin bilincine nasıl yüklendiğini inceleyebiliriz. Dolayısıyla toplumda büyük değişiklikler yaratmak istiyorsak, önce çocuklarımızın bilinçaltına yüklediğimiz mesajları ve hisleri değiştirmekten başlamalıyız.
Yukardaki örneklerde gördüğümüz gibi, ninniler yalnızca çocuğu uyutma işlevi taşımamakta, psikolojik boyutta çocuklara bir çok mesaj vermektedir. Anne derdini, sıkıntısını çocuğuyla paylaşmakta, kimseye söyleyemediği hislerini ninniler aracılığıyla çocuğuna söylemektedir. Bu da annenin psikolojisini doğrudan çocuğa aktarması anlamına gelmektedir. Anne ve çocuk arasında ninniler aracılığıyla müthiş bir eğitim, duygu aktarımı, psikolojik aktarım gerçekleşmektedir. Ve bunu bilinçli seçimlerle yaparsak, maksimum düzeyde fayda görebiliriz…
Gelelim ninnilerin gelişimsel boyutuna…
- *Ninniler çocuğun ritim duygusunun gelişimini sağlar.
- *Çocuğun motivasyonunda, zihinsel algılama yeteneğinde, dil gelişiminin desteklenmesinde, sosyalizasyon becerilerinin gelişmesinde çok etkilidir.
- *Anneyle bağlılığın artması, duygusal gelişiminin desteklenmesi, güven hissi gibi birçok işlevi mevcuttur.
- *Ninniler çocukları ruhsal olarak sakinleştirmekte, dinginleştirmekte, benlik kavramını algılamasına yardımcı olmaktadır.
- *Analitik ve matematiksel düşünmeyi geliştirmektedir.
- *Müzik kulağının gelişmesine fayda sağlamaktadır.
- *Sinir ucu uyarılması sayesinde kavrama ve anlama becerilerinin gelişmesini desteklemektedir.
- *Stresi azaltmaktadır ve çocukta pozitif duygular uyandırmaktadır. Bu sayede çocuklar daha pozitif ve daha mutlu bir bakış açısıyla büyümektedir.
- Yapılan araştırma ve gözlemler, ninni dinleyerek uyuyan ve müzikle erken tanışan bebeklerin doğum sonrasında da daha sakin bir yapıda olduğu, daha az ağlama krizi yaşadığı ve daha az hırçın davranışlar sergilediği sonucunu ortaya koymuştur.
- Özellikle anne karnında müzikle tanışan bebeklerin, doğum sonrasında da anne karnında dinledikleri müzikleri duyduklarında daha huzurlu ve sakin oldukları, uykuya geçiş konusunda sıkıntı yaşama oranlarının azaldığı gözlenmiştir.
- Müzikle iç içe olan çocukların daha sakin yapıda, saldırgan davranışlara daha az meyilli oldukları, sosyal becerilerinin ve problem çözme becerilerinin de daha fazla gelişmiş olduğu birçok gözlem ve araştırma sonucunda kanıtlanmıştır.
Hazal Berfin Dikkatli
Oyun Terapisti & Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi