‘Rezilyans’ son yıllarda adından sıklıkla söz ettiren, konuşma dilimize giren ve hatta hakkında kitaplar yazılmaya başlanan, fakat Türk Dil Kurumu’nun “Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü”nde bile henüz yer almayan bir kavram…
Çocukların gelişiminde, dolayısıyla geleceğin yetişkinlerinde mevcut olması gereken fevkalade önemli bir beceri…
Nedir bu önemli becerinin kelime anlamı, gelin beraber inceleyelim;
*APA’ya (Amerikan Psikoloji Derneği) göre rezilyans; zorluklar, travma, trajedi, tehdit ya da ağır stres koşullarına iyi uyum sağlayabilmektir. Zorluklar karşısında yıkılmama ve olumsuzluklar geçince eski haline dönebilme becerisidir. Kırılmadan bükülebilme, eğilme, olay geçtikten sonra da eski şeklini yeniden alabilme kapasitesidir.
Uzakdoğuda rezilyans bambuya benzetiliyor. Bambuların fırtınalarda kırılmak yerine eğilip, büküldükleri, kırılmış gibi hissetseler bile; alt katmanlarda sonsuza kadar öyle kalmamalarına sağlayacak, kendilerini hızla onarabilecek parçalarının olduğunu bildikleri anlatılıyor.
Öyleyse en temel anlamıyla rezilyansın esneklik, dayanıklılık, uyum sağlayabilme, yeniden ayağa kalkabilme becerisi olduğunu söyleyebiliriz.
Peki gelelim işin en önemli kısmına, çocuklarımız bu beceriyi nasıl kazanacak?
- Öncelikle ‘Helikopter Ebeveynlik’ dediğimiz ebeveyn tipinin dışına çıkmaya başlamak bu kavramın gelişimi için ilk madde sayılabilir. ‘Helikopter Ebeveynlik’ derken neyi kastediyorum, hani ‘aman çocuğum zorlanmasın’, ‘aman çocuğum üzülmesin’, ‘aman yorulmasın’ diyerek çocuklarımızın sorumluluklarını kendi üzerimize alıyoruz, hep mutlu olmaları için binbir takla atıyoruz, kısacası onların yolunu önceden bizler yürüyerek yolu temizlemeye çalışıyoruz ya tüm taşlardan, tüm engebelerden… İşte bunu kastediyorum. Öncelikli olarak bu tutumdan uzak durmamız gerekiyor. Zira ne diyordu bir söz, ‘insan dünyayı tecrübe ettikleriyle anlayabilir.’ Biz çocuklarımızın üzüntüyü, stresi, zorluğu, yorgunluğu tecrübe etmesine izin vermezsek, bu dünyayı nasıl anlayabilir, nasıl gelişebilirler? Dayanıklılığı hissedebilmek, anlayabilmek, ölçebilmek ve sağlayabilmek için, önce biraz sallanmak gerek, öyle değil mi? J Biz sallanmalarına müsaade etmediğimiz çocuklardan, ilerleyen yıllarda bizim desteğimiz olmadan dayanıklı olmalarını bekleyerek ancak boş bir beklenti içerisine giriyoruz. O halde ilk maddemizi bulduk! Helikopter ebeveyn olmuyoruz, haydi piste iniş yapalım hep beraber J Uçma sırası çocuklarımızda !
-İkinci maddemiz hiç şüphesiz dilimize pelesenk olan;
‘Model Olma Becerisi’
Ebeveynler olarak birer aynayız… Zorluklar karşısında gösterdiğimiz mücadele, eşler arasındaki söylemler, ev içerisindeki ruh hali gibi bir çok etmen, çocukların rezilyans becerisini geliştirmeleri için çok önemli. Örnek vermem gerekirse, iş hayatında yaşadığımız problemler, uğradığımız haksızlıklar hakkında eşimizle sohbet ederken, ‘’artık bıktım’’ ‘’lanet olsun’’ ‘’yetti artık canıma’’ gibi söylemler de bulunuyor ve bunun hıncını ev içerisindeki biz’e yansıtıyorsak, çocuklarımız da bizi modelleyecek ve doğru tutum kalıbının bu olduğunu düşünecektir. Fakat her defasında ayağa kalkmaya odaklanırsak, her defasında iyiyi ve güzeli seçersek, ‘’olsun, yine denerim’’ dersek, o zaman çocuklarımız doğru kalıp olarak bunu kabul edecek ve tercih edecektir. İkinci maddeye de bir tik attık mı? J Bakalım üçüncü maddemiz neymiş?
-İlk iki madde gibi, hatta ilk iki madde kadar önemli olan;
‘Koşulsuz Sevgi ve Kabul’
Biz yetişkinlerin bile çoğu zaman en çok ihtiyaç duyduğu şeydir ‘koşulsuz sevgi ve kabul’ Çocuklar da bizden farksız değildir… Onlar da her durum da ve her şartta koşulsuz sevilebilmeyi ve kabul görmeyi isterler.
Benimle sohbet edebilecek yaştaki minik danışanlarım ve ergenlik dönemindeki danışanlarım, ‘annem …. yaptığımda beni daha az sever’ ‘babam .... bu hareketim yüzünden beni sevmez, bana kızar’ gibi cümleleri sıklıkla kullanırlar. Halbuki olması gereken ‘ne yaparsam yapayım anne ve babam beni sever’ cümlesini kurabilmeleridir. Dahası, bu cümleyi kurabilmelerini sağlayabilmektir. O halde üçüncü maddemiz çok çok önemli. Çocuklarımıza her durumda onları sevdiğimizi, destek olduğumuzu ve onları her şartta kabul ettiğimizi hissettirebilmeliyiz.
-Bu maddeyle beraber dördüncü maddemizi de açıklamak isterim;
’Hata Yapma Fırsatı’
Nasıl yani?
‘Hata yapmak’ ve ‘Fırsat’ kelimeleri nasıl olur da yan yana gelebilir? dediğinizi duyar gibiyim J Fakat ne demiştik? ‘İnsan dünyayı ancak tecrübe ettikleriyle anlayabilir’ öyle değil mi? O halde hata yapmanın fırsat kısmını görmeye gayret edelim. Çok büyük hasarlar açmayacağından emin olduğumuz hataları yapmaları noktasında çocuklarımıza izin verelim. Hatalardan doğan öğretiler, öyle büyük fırsatlardır ki… Sözle anlatmaya çalıştığımız bir çok uyarıyı çocuklar yaşayarak göreceklerinden, bu deneyim ve tecrübe onlara çok şey katacaktır… Çocuklar kulaklarından değil, deneyimlerinden öğrenirler
- Beşinci maddemiz de tam olarak hata yapma fırsatının doğurduğu tecrübeler ile ilgili;
‘Sorumluluk Alma Bilinci’
Hata yapma fırsatı tanıdığımız çocuklar, bu hataları yaparak, hataların peşinde getirdiği sorumlulukları da kabul etmeleri gerektiğini deneyimleme imkanına erişecektir. Bu annesinin gönlünü kırmak olabilir, bir arkadaşıyla negatif iletişim geliştirmek olabilir, babasının önemli bir eşyasına zarar vermek olabilir… Durum ne olursa olsun, çocuk kendi hareketinden doğacak sonucu da kabul etmek, telafi etmek, baş etmek ve bu hatadan ders alarak tekrarını yaşamamak gibi becerileri öğrenecek ve geliştirecektir…
- Altıncı madde;
‘’Farkındalık ile Olumlu Bakış Açısını Güçlendirmek’’
Hataların, zorlukların, stres kaynaklarının ve tüm bunların beraberinde getirdiği olumsuz sonuçların bir yıkım sebebi olmaktan ziyade, bir öğreti olduğuna inanma tutumu, rezilyans becerisinin gelişiminde diğer tüm maddeler gibi büyük önem taşır.
Bu tutum, hatalara ‘şikayet sebebi’ olarak değil, ‘sorgulama sebebi’ olarak bakma imkanı sunar. Çocukların, ‘Niçin bunu yaşadım?’ ‘Bu hata bana ne katmak için hayatıma girdi?’ ‘Bundan sonra neleri değiştirmeli, nelerin bilincinde olmalıyım?’ ‘Bu hatada yanlış yönlendirdiğim şey neydi?’ gibi önemli ve kritik soruların cevabını sorgulaması, olumlu bir bakış açısı tercih etmesinin yanısıra; yedinci maddemiz olan maddeyi de beraberinde getirmiş olacaktır:
‘’Motivasyon’’
Çocukların kendiliğine, çevresine, hayatına karşı motivasyon sahibi olabilmesi de bir başka önemli maddemiz. Zira motivasyon bizi besler, umudumuzu diri kılar. Çocuklarımızın pozitif ve yüksek motivasyon sahibi olabilmesi için de bu madde altında birkaç alt başlık verebilirim:
- Hayaller kurmak.
- Hedefler belirlemek.
- Kendiliği ile, ailesi ile, çevresi ile, hayatı ile daha sağlam, daha iyi ilişkiler beslemek.
- Sekizinci maddemiz çok keyifli, bir o kadar da emek gerektiren bir süreci kapsıyor:
‘’Kendine İyi Bakmak’’
Çocuklarımızın kendisini, ihtiyaçlarını, duygularını göz ardı etmeden yaşaması, olumlu bir benlik ve olumlu bir bakış açısının gelişimi için oldukça önemlidir. Burada yapılabilecek şeyler çok keyifli, fakat az önce de bahsettiğim gibi bir o kadar da emek gerektiren noktalardır. Zira işe önce çocuklarımızın kendini çok iyi tanımasını sağlayarak başlamamız gerekiyor.
- Yapmaktan keyif aldığı aktiviteleri keşfetmek.
- Spor yapmak,
- Sağlıklı beslenmek,
- Sağlıklı ve keyifli rutinler belirlemek, ve bunları alışkanlık haline getirerek sürdürmek,
- Huzur arayışına, kafa dağıtma, sakinlik ihtiyacına iyi gelecek hobiler edinmek gibi faaliyetler; zorlu süreçle rde, hatalar da, stres kaynağını derinden hissettiğimiz anlar da çocuklarımızın kendine iyi bakmasını sağlayacak ve toparlanabilme güçlerini arttıracaktır.
Son olarak da naçizane kalemimden ve yüreğimden dökülen birkaç satırı paylaşmak istiyorum siz kıymetli okurlarımız ile,
Hata yapmak, yanlışa düşmek, bazen toparlanamamak… Her şey bizim için. Hepimizin hayatında bazı dönemlerde nasıl ve niçin yaptığımızı sorguladığımız hatalarımız vardır. Yaşadığımız müddetçe de var olmaya devam edecektir hiç kuşkusuz…
Burada önemli olan içsel olarak kendimize yönelmemiz, kendi kendimize bakmamızdır. Eşimize, evladımıza gösterdiğimiz şefkatin yarısını bile olsa kendimize göstersek? ‘Sen de hata yapabilirsin, sen de asla yapmaman gereken yanlışlara düşebilirsin, sen de bir insansın’ diyebilsek? Şöyle kendi sırtımızı bir sıvazlasak. Bir nefeslik mola versek. Düşünsek, irdelesek, hatamızı kabul etsek ve bu kabulden sonra önümüze baksak? Emin olun öncekinden de başka bir siz bekliyor olacak sizi…
Sevgi… Her şeyin ilacı ve temeli. Hani deriz ya, ‘her şey insan için’ diye, işte izninizle bu cümleyi biraz değiştirip Hazal Berfin’cesini söyleyeyim; ‘sevgi her şey için’
Kendimiz için sevgi, eşimiz için, evladımız için, hayatımız için… Hatta hatalarımız için… Yukarda okuduğunuz tüm maddeler, çocuklarımızın rezilyans becerisi için olduğu kadar, sizler için de, bizler için de geçerli değerli ailelerim J Kendinizi, hatalarınızı sevin ve kabul edin… Hayat bir gelişim yolculuğudur. Yalnızca ‘çocuk gelişimi’ değil, mesele ‘insan gelişimi’, ‘hayat gelişimi’ , ‘kalp gelişimi’ … O halde sımsıkı sarılın kendinize, eşinize, evladınıza, hayatınıza. Her koşulda ve her şartta… Ne olursa olsun… Size iyi gelecek, sizi saracak, hatalarınızı, hayatınızı, sizi iyileştirecek şey budur işte. Sevgi, umut, emek, iyi niyet, kalp…
Her birinizin kalbine ve hayat yolculuğuna sarılıyorum, bir ekran mesafesi kadar uzağınızdan…
Sevgilerimle.
Hazal Berfin Dikkatli
Oyun Terapisti & Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi