Çocuğun gelişiminde bilişsel gelişim, motor gelişim, dil gelişimi, sosyal ve duygusal gelişim alanları gibi cinsel gelişimin de önemli bir yeri vardır.
Doğumdan ölüme kadar devam eden, kişiliğin en önemli parçası olan cinsellik, sadece fizyolojik ve biyolojik olarak değil, çocuğun kendisini tanıması, ifade etmesi, karar vermesi ve sorumluluk alması gibi becerilerini de kapsamaktadır. Erken çocukluk dönemi, gelişimin en hızlı olduğu dönemdir. Diğer sosyal gelişim alanları gibi cinsel gelişiminin de sonraki yıllarda etkisini göstermesi nedeni ile önemli bir yere sahiptir. Bu dönemdeki çocuklar, kendileri başta olmak üzere çevresindeki insanların bedenleri ile ilgili oldukça meraklıdırlar. Bu nedenle kendisini keşfetmeye ve çevresinde yaşananları anlamaya yönelik gelişim gösteren çocuklar, ebeveynlerine karşı soru sorma da yoğunluk yaşamaktadır. Genel olarak 2 yaş sonrasında cinsiyet farklılıkları ile ilgili başlayan sorular zamanla doğum ile ilgili sorulara yönelmektedir. Bu merak, son derece sağlıklı ve doğaldır.
Çocukların ebeveynleri ile ileriki hayatında başvuracağı sağlıklı bir diyaloğun zeminini oluşturmak için sorulan soruların içeriğine bakılmaksızın, sorularının cevapsız bırakılmaması ve ayıplanmadan yaş ve gelişimlerine uygun cevaplar verilmesi son derece önemlidir. Ayıplanan, susturulan, merakları giderilmeyen çocukların, cinsellik ile ilgili korku duymaları, olumsuz duygular hissetmeleri, suçluluk duygusu geliştirmeleri, yanlış kişiler ve yollar ile merak duygularını gidermelerine neden olmaktadır. Bu nedenle, cinsel eğitimin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi ve bu dönemin oldukça iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Çocukların her gelişim döneminde ilk eğitimcileri olan ebeveynlerin, kendi cinsiyet rollerini çocuklarına karşı sunabilme becerileri ve çocuklarını yetiştirme davranışları çocuğun cinsel gelişiminde en önemli çevresel faktörü oluşturmaktadır. Bu faktör, doğumdan erişkinliğe kadar her yaş döneminde etkilidir. Ebeveynler çocuğa karşı ne kadar ilgili davranırsa, bakımıyla ne kadar yakından ilgilenirse ve ne kadar model olmayı başarırsa çocuğa daha faydalı olmaktadır. Ebeveynlerin arasında yaşanan çatışmalar, anne veya babanın yokluğu, ilgisizliği ve baskıcılığı vb. durumlar ebeveynlerin iyi bir rol model olmasını ve çocukla sağlıklı bir iletişim kurulmasını engeller. Çocuğun cinsel gelişiminde çocuğun yaşı ilerledikçe kurduğu arkadaşlık ilişkileri, içinde bulunduğu kültürel değerler ve sosyoekonomik koşullar, etkisi altına alabilecek televizyon ve bilgisayar gibi teknolojik görsel ürünler olumlu ve olumsuz rol oynamaktadır.
ÇOCUKLARDA MASTÜRBASYON
Çocukların genital bölgesinin kendisi tarafından eliyle veya sürtünme yolu ile uyarılmasına ve bu uyarılma sonucu rahatlamasına çocukluk mastürbasyonu denilmektedir. Çocuklar mastürbasyon yaparken yetişkinler gibi erotik düşünceleri akıllarına getirmezler. Sadece rahatlama ve haz duyumu hissedeler. 3-6 yaş aralığındaki çocuklar kendi cinsel kimliklerinin farkında olmaya ve vücutlarını keşfetmeye başlar. Keşif sırasında belirli hareketler yapılarak rahatlama hissederler ve hoşuna giden bu davranışı tekrar edebilir. Çoğunlukla ebeveynler bu durumu utanç verici ve rahatsız edici bulurlar. Oysa ki, çok normaldir. Anne ve baba ile yeterince zaman geçirememek, yeni bir kardeşim doğumu, çocuğun kendini yeterince güvende hissedememesi, anne ve baba arasında yaşanan huzursuzluklar ve çocuğun kaygılı ve özgüvensiz olması mastürbasyonun başlıca sebepleri olabilir.
ÇOCUKLARI MASTÜRBASYON YAPAN AİLELERE ÖNERİLER
• Her kaşıntı mastürbasyon değildir. Bu nedenle çocuğunuzun genital bölgesinde kaşıntıya sebep olabilecek birtakım rahatsızlıklar olabileceğinden ötürü, öncelikle bölgenin temiz ve sağlıklı olduğundan emin olunmalıdır.
• Ceza, tehdit ve korkutma gibi olumsuz davranışların mastürbasyonu azaltmadığı, aksine arttırdığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu nedenle çocuk suçlanmamalı, ayıplanmamalı, utandırılmamalı, kızılmamalı ve cezalandırılmamalıdır. Çocuğa karşı “Organını keserim”, “ Bir daha büyüyemezsin” vb. tehdit edici cümleler kurulmamalıdır.
• Güvende olduğunu ve sevildiğini hisseden çocuğun rahatlama ihtiyacı azalacaktır. Bu dönemde aile içerisindeki iletişim arttırılmalı ve çocuk ile her zamankinden daha fazla vakit geçirilmelidir. Çocuğun sosyal ortamlara girmesine olanak sağlanmalıdır.
Sena Tarakçı Albayrak
Çocuk Gelişimci & Aile Danışmanı & Oyun Terapisti