Aile kurmak, kadınla erkeğin nikah yoluyla oluşturduğu toplumsal bir kurumdur ve çocukla beraber büyüyen bir yapıdır. Aile olmaya karar veren bireyler ömür boyu beraber yaşamaya imza atıp çocuklarıyla beraber güzel bir hayat sürmek isterler fakat her evlilik uzun sürmemekte ve boşanma ile bu kurum dağılabilmektedir.
Boşanma, günümüzde sıkça yaşanılan ve sürekli olarak artmakta olan toplumsal bir olaydır. Evlilik oranı her geçen yıl azalmakta, boşanma oranı her geçen gün katlanarak artmaktadır. Türkiye'de yapılan araştırmalarda, evlilikten sonra çocuğa sahip olma oranı en fazla 1-5 yıl arasında olurken, en fazla boşanma oranının da tekrardan 1-5 yıl arasında olduğu görülmektedir. Çocuklu eşlerin evlilik kurumunu sona erdirmeleri, ailede en fazla çocuğu etkilemektedir. Eşlerin boşanması kaçınılmaz ise, çocukların bu durumdan en az zararla çıkmalarını sağlamak için ebeveynler bilinçli ve birlikte hareket etmelidir. Karı koca ilişkisi boşanma sonrası bitmekte fakat anne ve baba unvanı hiçbir zaman geçmemektedir.
Psikolojik ve sosyal gelişim açısından çocukluk çağı ve anne-baba-çocuk ilişkileri son derecede önemlidir. Boşanma durumunda hem çocuklar için hem de ebeveynler için oldukça zor ve stresli bir dönem başlayacaktır. Boşanmadan sonra çocuk, o güne kadar en bağlı olduğu, ilk kadın-erkek olarak hep beraber yaşadığı iki kişiye bundan sonra eşit olarak ulaşamayacak ve dünyası bir anda bölünecektir. Çocukluk döneminde anne-babası ayrılan bir çocuğun psikolojisi de olumsuz etkilenmektedir. Çocukların duygusal gelişim dönemlerinde bazı duygusal ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların en önemlileri ise ilk çocukluk döneminde gerçekleşen sevgi ve kabul edilme, desteklenme ve onaylanmadır. Ailede öğrenilen her şey, çocuğun gelecek hayatının temellerini oluşturmaktadır ve ebeveyn-çocuk ilişkisi, çocuğun kişilik gelişiminde son derece önemli rol oynamaktadır.
Ebeveynlerin boşanmasından birçok çocuk kendini sorumlu hissetmektedir. Boşanma sonrasında çocuklarda görülen ortak tepkilerin diğerleri ise ayrılıktan sonra yaşanan korku, boşanmaya karşı oluşan öfke ve bağırma, yalnız kalmayı isteyerek ve sürekli ağlayarak yaşanan üzüntü, evden ayrılan ebeveynle araları iyi olmasa bile onun yokluğunu hissederek oluşan yalnızlık, anne-babalarını tekrar bir arada görme ümidiyle oluşturdukları barışma arzusu, korku ve üzüntülerine bağlı olarak yaşanan uyku problemleri, reddetme, gerileme, yemek yeme ile ilgili sorunlar ve okulda yaşanan problemler olarak sıralanabilir.
Aileler, boşanma sonrası çocuklarının sağlıklı yetişebilmeleri için onları koşulsuz sevmeli ve öz güven duygularını geliştirmelidir. Boşanma öncesindeki süreçte aileler, çocuklarını bu konudan haberdar etmeli ve boşanma konusu haber verilmelidir. Eşler arasındaki sevginin, kendi sevgisiyle ilgili olmadığını ve ayrılmalarının anne ve baba olarak sorumluluk ve sevgilerinin bitmeyeceğini anlatmalıdırlar. Süreç boyunca çocuklardan asla taraf tutmaları istenmemeli ve her iki ebeveynle de ilişki kurması desteklenmelidir. Boşanma süreci boyunca çocukların duygularını ifade etmelerine izin verilmeli ve sordukları sorulara her seferinde aynı tutarlılıkla cevap vermeye dikkat edilmelidir. Boşanma sonrasında çocukların yaşayacağı değişiklikler (şehir ya da ev değişimi, bakıcı değişimi, okul değişimi, yeni bir evlilik) en alt seviyede olmalıdır. Ebeveynler, çocuklarını kesinlikle birbirlerine karşı koz olarak kullanmamalıdırlar. Çocukla ilgili boşanmadan sonra da aynı dil konuşulmalı ve eşler birbirleriyle çelişmemelidir. Çocuğa karşı ziyaretler kesilmemelidir. Çocuklar asla haber getirip götüren kişi olarak kullanılmamalıdır ve boşanma sonrası ebeveynler birbirlerini çocuğa karşı kötülememelidir. Ebeveynler, gerektiğinde çocuk için bir araya gelebilmeli ve medeni bir iletişim düzeyini korumalıdır. Ebeveynler, boşanma sürecinde bir uzmandan destek alarak süreci kolaylaştırabilirler.
Çocuklar boşanmış ve ayrı ama mutlu olan anne babalarını, evli ve bir arada yaşayıp mutsuz olan ebeveynlerine tercih ederler.
Yiğit Daimselamet
Psikolog