FİRMA KAYIT
Geri Bildirim
KIYASLA-MA (!)
KIYASLA-MA (!)

KIYASLA-MA (!)

1000

KIYASLA-MA

Bir ebeveynin çocuğuna yapabileceği masum görünen fakat en tehlikeli olan şey ne diye sorsalardı, kesinlikle “ kıyaslamak” derdim. Günlük hayat içerisinde normalleştirdiğimiz ve sürekli olarak çocuklarımızı maruz bıraktığımız bu durum onlarda kalıcı sıkıntılara sebep olmaktadır. Bunların en başında tahmin de ettiğiniz gibi özgüven eksikliği gelmektedir.

Sürekli kıyaslanan çocuk kendini değersiz ve işe yaramaz hisseder. Bir süre sonra da ben zaten beceriksizim, ben zaten yaramazım, tembelim gibi düşünceleri özümseyerek bu kalıba girer ve rolünü oynar.

Kıyaslanan çocuk hırçınlaşır ve mutsuzlaşır. Kendini yetersiz hissetmeye başlar. Anne babasının ya da öğretmeninin istediği gibi bir çocuk olamadığı için kendisine kızar. Sevilmediğini düşünür ve hırçınlaşır. Çocuk hırçınlaştıkça çocuğa yönelen kıyaslamalar artarak devam eder.  Bir sür sonra çocuk içine kapanır ve mutsuzluğa sürüklenir. Yaşamının ilerleyen dönemlerinde ise kendini olduğundan farklı göstermeye çalışan bir yetişkine dönüşür. Çevresi tarafından sürekli onay bekler. Çocukluğunda tatmin edemediği duyguları sürekli çevresinin istediği gibi biri olmaya çalışarak sosyal anlamda tatmin etmeye çalışır.

Akademik alanda başarısı düşer. Yeni şeyler denemekten ve kendini ifade etmekten çekinir. Sürekli başarısız olacağı düşüncesine kapılır ve gitgide görünmez olmaya başlar.

Ebeveynlerin çok basit gördüğü kıyaslar çocukta kalıcı hasarlara sebep olmaktadır. Yapılan araştırmalar da özellikle yaşamın ilk 5 yılında yapılan kıyasların ve olumsuz yüklemelerin hasara yol açma oranının yüksek olduğu sonuçlarına varılmıştır. Bunun sebebi ise beynimizde duyguları işleyen amigdala isimli bölüme ilk 5-6 yıl kesinlikle olumsuzluk içeren söylemlerin yüklenmemesi gerekliliğidir. Bu süreç içerisindeki olumsuz yüklemeler kişilik gelişiminde sıkıntılara yol açmaktadır. Bilinçaltımıza yerleşen olumsuz tutumlar ileriki dönemde daha depresif bir yapıya sahip olmamıza neden olmaktadır.

Peki kıyas yapmak yerine ne yapabiliriz?

Kıyas yaparken kullandığımız dili değiştirmekle işe başlayabiliriz. Öncelikle çocuğu suçlayıcı, sürekli olumsuz mesajlar veren, strese sokan sen dili yerine; davranışında rahatsız olduğumuz durumu net bir şekilde açıklayarak biz de uyandırdığı duyguyu çocuğa ifade ederek başlayabiliriz.

Örneğin:

Sen Dili:

- Markete gittiğimizde sürekli böyle yapıyorsun. Bizi rezil ediyorsun. Ağlanmayı sızlanmayı artık kes. Bak Ahmet ne kadar akıllı bir çocuk. O hiç böyle yapmıyor. Bir daha seninle markete falan gitmiyoruz.

Bunun yerine markete gitmeden önce çocuğunuzla bir anlaşma yapıp, markette yaşadığınız sıkıntıların sizi neden rahatsız ettiğini ve size nasıl hissettirdiğini çocuğunuzla paylaşabilirsiniz.

Ben Dili:

Oğlum/kızım birazdan ihtiyaçlarımızı almak için markete gideceğiz. Markete gittiğimiz zaman ağlayıp, bağırarak istediğin şeyi aldırmaya çalıştığın zaman ben kendimi çok kötü hissediyorum ve üzülüyorum. Gel bugün seninle bir oyun oynayalım. Markete gittiğimiz zaman sen benim alışverişime yardım et, alışverişin sonunda da senin istediğin ve tüketmenin sakıncalı olduğunu düşünmediğimiz bir ürünü alalım. Ne dersin?

Yukarıda verilen örnekte hem olumsuz davranışı tanımladık hem duygularımızı ifade ettik hem de çocuğumuza alternatif sunduk. Burada çocuğa verdiğimiz mesaj: sen bir bireysin, senin düşüncelerin benim için önemli, seni önemsiyorum ve seninle duygularımı paylaşıyorum. Ayrıca benim sana ihtiyacım var ve sen benim için değerlisin, fikirlerin değerli. Gayet sağlıklı bir iletişim şekli. Kıyas yok doğru iletişim var. Doğru iletişiminde çözemeyeceği problem, aşamayacağı çatışma yok.


Çocuk Gelişimci & Çocukla Adli Görüşmeci