FİRMA KAYIT
Geri Bildirim
İmparator Çocuk Sendromu Nedir?
İmparator Çocuk Sendromu Nedir?

İmparator Çocuk Sendromu Nedir?

4663

İmparator çocuk sendromu tam olarak nedir?

İmparator çocuk veya küçük imparator (Little Emperor) sendromu benmerkezci ve aşırı şımartılmış çocuklar için kullanılan bir tabirdir. Kendisi için her ne kadar zararlı olsa da ne zaman ne yiyeceğine daima çocuğun karar verdiği; diğer aile bireylerinin ne yapacağını veya tatile nereye gidileceğini ya da televizyonda hangi programın açık olması gerektiğini daima çocuğun belirttiği gibi örnekleri olabilen bir aile düzeninde her şeyi sadece çocuğun belirlediği ve düzenlediği şekilde yapılması durumu olarak tanımlanabilir. Kısaca imparator çocuk aile bireylerinin ve kendisinin neler yapacağına karar verir, kuralları o koyar, hükmeder ve yönetir.

Bu sendromu yaşayan çocuklarda hangi tavır ve davranışlar görülür?

Bu sendromu yaşayan çocuklar hangi koşulda ve nerede olurlarsa olsunlar sadece kendi isteklerinin yapılmasını talep ederler. Durumları, koşulları veya karşıdaki diğer bireylerin varlığından tamamen bağımsız olarak sadece ve sadece kendi istekleri ön plandadır. Duyguları deneyimleme, kontrol etme ve düzenleme becerileri ile kendilerini başkalarının yerine koyma becerilerini geliştirememişlerdir. Hüsran veya hayal kırıklığı yaşamaya; isteklerinin gerçekleşmeme durumlarına dair toleransları oldukça düşüktür. Sabırsızdırlar ve beklemeye tahammülleri yoktur.

İsteklerinin yapılmasının mümkün olmadığı veya anında yapılmadığı durumlarda büyük hayal kırıklığı yaşayarak ağlama veya öfke krizleri yaşayabilirler. Başkalarının, özellikle de anne babalarının zayıflıklarının farkındadırlar ve bu farkındalığı davranışları manipüle etmekte kullanırlar. Örneğin, anne babalarının başkalarının ne düşüneceğini ev dışı ortamlarda daha fazla dikkate aldıklarını bilen çocuklar, bu durumu sıklıkla manipülatif şekilde kullanırlar. Özellikle alışveriş merkezlerinde sık sık gözlemlenen öfke veya ağlama krizi geçiren çocuklar, anne babaların başkalarının bakışlarından rahatsızlık duyduğunu ve bu sebeple de isteklerini kolayca yerine getireceğini bilmekte ve bu durumu kullanmaktadırlar.

İmparator çocuk sendromu en çok hangi yaş döneminde görülür?

Bu sendrom çocukların dil gelişimiyle birlikte kendilerini ifade etmeye başladıkları dönemden itibaren görülmeye başlamakta ve çocuğun tamamen bireyselleşmesine kadar devam edebilmektedir. Sendromun görülmeye başlanması, sıklığı ve süresi ailelerin genel tutumlarıyla doğru orantılıdır. Bir başka deyişle bu sendromun görülmesi ailelerin genel ebeveyn tutumları ile doğrudan ilişkilidir. Aile tutumlarında ne derece tutarsız ve belirsiz davranıyorsa sendrom da o doğrultuda görülmeye devam edecektir.

Bu çocukların ailelerinin ortak özellikleri nelerdir?

İmparator çocuk sendromu;  modern, orta üstü veya yüksek sosyo ekonomik düzeydeki ailelerde daha fazla gözlemlenmektedir. Bazı kaynaklar tek çocuk sahibi ailelerde daha yoğun şekilde gözlemlendiğini belirtse de birden fazla çocuğu olan ailelerde de gözlemlenebilmektedir.

Böyle ailelerde çocuklar gereğinden fazla dikkati üzerlerinde toplamaktadır. Anne babaların genel arzusu kendilerinin faydalanamadıkları veya ulaşamadıkları deneyimleri çocukların yaşaması yönündedir. Bu şekilde anne babalar, kendi isteklerine ulaşamama durumunu çocuklarının her isteklerini yerine getirerek telafi etmektedirler. Bu telafi etme durumu alınan giysiler, oyuncaklar, özel dersler (yabancı dil dersleri, müzik dersleri, spor dersleri, sanatsal aktiviteler vb) gibi alanlarda yoğun şeklide ortaya çıkmaktadır. Çocukların kendi yeteneklerini keşfetmelerine çok da fırsat verilmeden onların yerine seçilen aktiviteler, temelde anne babaların kendi geçmişlerinde ulaşamadıkları imkanlara çocuklarının ulaşmalarını sağlamakta; dolayısıyla da geçmişlerindeki eksikliği telafi etmeye çalışmasıyla da çocuklar üzerinde bir baskı ortamının oluşmasına neden olmaktadır.

Çocuklar çocuğu aile için hırs kaynağıdır, olası bir hatası aileler tarafından dışarıya atfedilme eğilimindedir. Örneğin evde her isteğinin gerçeklemesine alışmış, okulda da sürekli isteklerinin yapılmasını bekleyen ve bu nedenle davranış problemleri olan bir çocuk için aile öğretmenleri suçlama eğiliminde olabilir.

Her dediklerini yaptıran çocukların büyütülme biçimleriyle ilgili neler söyleyebiliriz? Yani hangi hatalı tutum ve davranışlar İmparator Çocuk Sendromu’na neden olur? Aile büyüklerinin bakım verdiği çocuklarda bu sendrom daha mı çok görülür?

Helikopter ebeveynliğin bir ürünü olduğu bilim uzmanlar tarafından söylenmektedir. Hatırlatmak gerekirse helikopter ebeveynlik yaklaşımını benimseyen aileler çocuklarını kesinlikle yalnız bırakmazlar ve 7/24 kendi çocuklarından bahsederler. Çocuklarına aşırı odaklı, aşırı koruyucu ve kontrolcü olabilmektedirler. Çocuklarının yapabileceği sorumlulukları çocuklarının yerine gerçekleştirmektedirler. Böyle anne babalar çocuklarının kendilerinden ayrı bir birey olduğunu görmekte zorlanmakta ve sağlıklı şekilde ayrışma yaşama konusunda güçlük yaşamaktadırlar. Örneğin çocuğun karnı ağrıdığında “karnımız ağrıyor” veya sınavı olan çocuk için “sınavımız var demekte ve çocukları ile aşırı bütünleşmektedirler. Oysaki karın ağrısı veya sınav sadece ve sadece çocuğa aittir.

Sınırların iç içe olduğu, hatta bazen hiç olmadığı, tutarsız ve net tutumların olmadığı aile düzenlerinde imparator çocuk sendromu görülebilmektedir. Özellikle geniş aile bireylerin de çocuk yetiştirme süreçlerine dahil olduğu düzenlerde bu sendromun ortaya çıkma ihtimali artabilmektedir. Şöyle ki her bir aile bireyinin farklı sınırlar belirlediği veya birbirinin koyduğu kuralı yok saydığı durumda çocuk nasıl davranması gerektiğine ilişkin kafa karışıklığı yaşayacaktır. Bunun dışında özellikle büyük aile bireyleri tarafından “torun şımartma” niyetiyle her isteğinin gerçekleştiği bir ortamda büyüyen çocuğun bu sendromu yaşama ihtimali artacaktır. Şunu da belirtmek gerekir ki zaman zaman çocukların şımartılmaya da ihtiyacı vardır. Ancak bu şımartılma durumu süreklilik arz etmemeli, dozunda gerçekleşmeli ve var olan sınırın veya kuralın yok sayılmasına neden olmamalıdır.

Çocuklarının her istediğini yapmak için tatil köyünde bütün gününü çocuğunun peşinde koşarak geçiren anne/babalar, oturarak yemek yemediği için ortalıkta dolaşarak çocuğuna yemek yedirenler, gece yarısına kadar uyumayan annelerini de uyutmayan çocuklar; akşam yatana kadar ve sabah uyanır uyanmaz bilgisayar başında oyun oynayanlar… Bu liste uzayıp gider… Ve bu tarz ailelerin sayısı da gittikçe artıyor. Hangi duygu ya da düşünce onlarda böylesi bir davranış biçimine sebep oluyor?

Anne ve babalar kısıtlamayı veya sınır koymayı olumsuz bir durum olarak görebilmekteler. Çocuklarının zarar görmesinden veya üzülmesinden korkmaktadırlar. Modernleşen dünyada teknolojinin de gelişmesiyle aileler çocuk yetiştirmeye dair çok fazla bilgiye kolayca ulaşabiliyor. Bu bilgilerin bir kısmı çok keskin neden sonuç ilişkilerinin kurulmasına neden oluyor ve yanlış bir şey yapmış olmak korkusu veya çocuğu incitebilme korkusuyla anne ve babalar sınır koymaktan veya çocuğu kısıtlamaktan kaçınabiliyorlar. Bunun dışında daha önce de bahsettiğim bir telafi sendromu durumu da söz konusu… Geçmişinde kısıtlanması veya imkansızlıklar nedeniyle çocuğu için en iyisini isteyen anne babalar kaynakları sınırsız şekilde çocuklarına sunabiliyorlar. Bir başka motivasyon ise özgüven geliştirme isteği. Ancak burada özgüvenli olmak bir birey olarak değer görmek ile her isteğin sorgusuz sualsiz geçekleşmesi birbirine karışıyor. Şöyle örnek vermek gerekirse, geçmişte katı ataerkil aile düzeninde sadece en büyük aile bireylerinin istekleri ve koydukları kuralların geçerli olduğunu biliyoruz. Modernleşen dünyada madalyonun bu yüzünde sadece küçük aile bireyinin istekleri ve kuralları geçerli olmuş oluyor. Burada önemli olan ailedeki her bir aile bireyinin fikrinin alındığı demokratik bir aile düzeninin oluşturulması, dengenin sağlanmasıdır.

Ailelerini yöneten, her istediklerini yaptıran çocuklara, onları da ikna edecek ve sakinleştirecek şekilde nasıl hayır denilebilir? Bize örnek cümlelerle anlatabilir misiniz?

Sınırları koymaya bir yerden başlamak gerekiyor. Aileler bu noktada ev düzeninde, daha kolaylıkla net ve dirençli durabilecekleri bir alanı seçerek ilk adım olarak başlayabilirler. Bir kısıtlılık veya sınırlama getirilecekse bunun gerekçesi ve nedenler aktarılmalıdır. Alternatif bir aktivite veya yapılacak bir iş için farklı seçenekler sunularak çocuğun dikkati farklı bir alana yönlendirilebilir. Bu durum çocukların direnç geliştirmesini de önleyici nitelikte olacaktır. Buradaki alternatif seçimin çocuğun yaşına uygun oluşu ve onun dikkatini çekecek nitelikte olması ikna sürecinin başarısını arttırıcı nitelikte olacaktır. Üçüncü olarak olası ağlama krizi, öfke krizi,  mutsuzluk veya hayal kırıklığı yaşayacak olan çocuğa duygusunu yaşamasına izin vererek kendi duygusunu yönetmesinde çocuğa rehberlik etmek gerekmektedir.

Örneğin çok uzun saatler tablet oynayan bir çocuk için anne ve baba bir süre kısıtlamasına gitmek istedi diyelim. Bu konuda tableti tamamen ortadan kaldırmak yerine oyun süresini kısaltmak daha başarılı bir sonuç elde edilmesini sağlayacaktır. Bu durum gerekçeleriyle çocuğa anlatıldıktan sonra bundan sonra ne kadar süre oynayacağı çocuğa net bir biçimde söylenmelidir. Uygulama anında da küçük hatırlatmalarla kalan süresinin azalmaya başladığı çocuğa hatırlatılmalı (Örn. “5 dakika sonra tablet oynama süren bitecek” şeklinde) ve sürenin sonunda tablet ortadan kaldırılmalıdır. Olası aşırı öfke veya ağlama durumlarında duygusunu yaşamasına izin vererek “Şu an üzüldüğünü veya kızdığını biliyorum, sakinleştikten sonra seninle bu konuyu konuşabiliriz.” şeklinde dönütler verilebilir. Üzüldüğünde veya kızdığında çocuğu sakinleştiren aktiviteler veya çok sevdiği alternatif aktiviteler çocuğa sunulabilir.

Bazı çocuklar okulda kendi istek ve taleplerinde direnmezken evde tam bir inatçıya dönüşebiliyorlar… Böylesi davranış farkının sebebi nedir?

Farklı ortamlarda farklı tutumlar sergilemek bir derece normal kabul edilebilir. Her birimiz ortamın koşullarını göz önünde bulundurarak davranışlarımızı sergileriz. İşteki tutumlarımız o ortamın koşullarına evdeki tutumlarımız ise evin koşullarına göre şekillenir. Okul ortamı kuralların ve sınırların net olduğu ve bu netliğin tutarlılıkla sürdürüldüğü bir ortamdır. Tutarlılığın olduğu ortamlarda çocuklar kendini güvende ve kabul edilmiş hissederler. Netliğin ve tutarlılığın sonucunda da o kurallara uygun olarak davranırlar. Eğer ev ortamı dengeli değil ve sınırlar belirsiz ise çocuk bu belirsizliğe karşı nasıl davranması gerektiği konusunda kafa karışıklığı yaşayacak, bir direnç geliştirecek ve mümkün olduğunca açık kapı arayacaktır. Sınırlar konusunda yeterince net olmayan, sınır koymakta güçlük yaşayan ve gerektiği durumlarda çocuğa hayır demekte zorlanan ailelerde imparator çocuk sendromu gözlemlenmektedir. .Bu iki ortamın davranışlarda farklılaşmasının temel sebebi olarak tutarsızlık ve net olmayış denilebilir.

Ailelere bu anlamda hangi tavsiyeleri verirsiniz? Çocuklara her istediklerinin olamayacağı düşüncesini nasıl yerleştirmemiz gerekir?

Anne babaların tutumları ve davranışları çocukları yaşadıkları koşullara ve sosyal çevrelerine uyum sağlamaları açısından yapı taşı niteliğindedir. Özellikle bebeklik döneminin ardından bu dengeyi sağlamak daha zor olmaktadır. Bebeklikte kendi ihtiyaçlarını gideremeyen çocuğun her ihtiyacını karşılamaya alışan ebeveynler, çocukluk döneminin başlamasıyla bu ihtiyacın azaldığın fark etmekte zorlanmaktalar. Anne ve babalar aşamalı olarak bu ihtiyaç giderme durumunu azaltmaya başlayabilirler. Çocuklara yavaş yavaş sorumluluk aşılamaya başlayabilirler. Ev ortamı sorumluluk bilincinin oluşturulması adına çok fazla seçeneğin olduğu bir alandır.

Öncelikle anne ve babalar çocukların ihtiyaç duyduğu desteğin ve ilginin farkına varmalıdır. Her talep ihtiyaçtan doğmamış olabilir. Bu farkındalıkla çocukların taleplerini karşılamak gerekmeyen durumlarda da sınır koymayı ve hayır demeyi bilmek gerekmektedir. Aileler yakaladıkları her fırsatta açıklamalar yapabilir, günlük yaşamda kendi deneyimlerinden örnekler verebilirler. Kaynakların sınırsız olmadığı, toplumda bir arada yaşamak için bazı kuralların olduğunu, her koşulda her şeye anında ulaşılmadığı, bazen beklemek gerektiği hatta bazen ulaşılamayabileceği günlük hayattan örneklerle çocuklara anlatılabilir. Anne babalar bu süreçte öncelikle mümkün olduğunca sabırlı olmalı, çocukların sorularını yanıtlamalı ve üzüntü gibi olumsuz atfedilen bir duygu olsa dahi çocuklarının duygularını yaşamalarına izin vermelidir. Bu konuşmaların çocukları gerçek hayata hazırladığını ve gerçek hayatla yüzleştiklerinde yaşayacakları hayal kırıklığını azaltacağını unutmamak gerekir.

Böylesi bir duygu durumundaki çocukların ileriki dönemde sosyal ilişkileri nasıl etkilenir?

İmparator çocuk sendromu deneyimleyen bir çocuk sosyalleştiği alanlarda sorunlar yaşayabilmektedir. Her istediğine anında ulaşan, sınırsız ve kuralsız şekilde büyümüş, ertelemeyi ve beklemeyi öğrenememiş bir çocuk olarak sosyal ortamlara uyum sağlamada zorlanabilir. Bu durum dışlanma tehlikesini de beraberinde getirecektir. Öte yandan kendi gerçekliği ile sosyal dünyanın gerçekliğinin örtüşmediğini fark ettiğinde ciddi hayal kırıklığı yaşayabilir. Bir başka tabirle gerçek dünyayla yüzleştiğinde, her istediğine her koşulda gerçekleşmediğinin farkına varması çocuk için yıkıcı olacaktır.

Akran ilişkilerinde hatta ilerleyen zamanlarda romantik partnerleriyle olan ilişkilerinde sorun yaşa ihtimalleri artacaktır. Sürekli talepkar olan bu çocuklar bağımlı ilişkiler sürdürmeyi isteyebilir, bu durum ikili ilişkilerde çatışmalarla sonuçlanabilir. Bu çocuklar duygularını yaşamakta ve duygularını düzenlemekte güçlük çekerler ve kendi sorumluluklarını üstlenmekte zorlanırlar.

Aileler çocukları kendi kararlarını alabilsin, özgüvenli olsun düşüncesiyle aile içerisindeki her karara dahil ederken sonuçta tüm inisiyatif çocukların eline geçiyor. Sizce tüm kontrolü çocuğun eline vermeden özgüvenli ve kararlı bir çocuk nasıl yetiştirilir?

Burada unutulmaması gereken her çocuğun bir birey olduğudur. Herhangi bir karar alınırken fikrinin sorulması ve bir birey olarak değer gördüğünü hissettirerek çocuğun da ailesel süreçlere dahil edilmesi gerekmektedir. Fakat çocuğun ailesel süreçlere katılması her kararı ya da tüm cevapları o versin, her koşulda her sonucu çocuk belirlesin, tüm süreci o yönetsin demek değildir. Aile içerisinde demokratik bir tutumla gereken durumlarda gereken detaylar tartışılabilir, bir karar alınacaksa bu karar da ortak bir biçimde değerlendirilebilir. Fikrini engellenmeden söyleyebilen, demokratik, tutarlı ve dengeli aile ortamında büyüyen, bir birey olarak dikkate alınan ve bireyselliğine saygı duyulan çocuk zaten zaman içerisinde kendi öz farkındalığını geliştirecek ve dolayısıyla da özgüvenli ve kararlı olacaktır.

Özellikle de 2-4 yaş döneminde gelişim özelliği olarak; çocuğun bağımsız olma isteği ile pek çok şeye hayır dediği ve “Patron benim” davranışları sergilediği dönemde anne-babalar nasıl bir yol izlemeli? Bu davranışların kalıcı hale gelmemesi için nelere dikkat etmeli? Bu dönemi sağlıklı atlatabilmek adına nasıl bir yol izlemelidir?

2-4 yaş döneminde çocuklar, artık bebek olmadıklarının mesajını vermeye çalışırlar; bağımsız olma ve eylemleri tek başlarına yapma eğilimindedirler. Bireyselleşmeleri ve sağlıklı şekilde gelişmeleri için onların yerine eylemleri gerçekleştirmeden kendi yaş düzeylerine uygun aktiviteleri yapmalarına izin verilmelidir. Yalnız bu “izin verici” olma durumu evde konulan sınır ve kuralların ihlal edildiği, yok sayıldığı durumları beraberinde getirmemelidir. Sınır koymak ve konulan sınırın veya kuralların sürekliliğini sağlamak bu dönemde anne babalar için güçleşebilir. Böyle zamanlarda önemli olan tutarlılığın sağlanmasıdır.

Çocukların benmerkezci dönemlerinde geliştirdiği davranışlar aileler için zorlayıcı olabiliyor. Buna benzer durumlarda çocukla zıtlaşıp, güç mücadelesine girmeden veya inatlaşmadan farklı alternatifler sunulabilir. Ne yapmak istediğinin farkına varması için yardım önerilebilir. İşlerin kontrolden çıkmaya başladığının, çocuğun “patron benim” davranışları sergilemeye başladığının sinyalleri alındıysa bu konularla ilgili çocuklarla konuşup, ortak bir noktada buluşulabilir. Bu davranışların kalıcı hale gelmemesi ve sağlıklı şekilde bu dönemin atlatılması için en önemlisi anne baba tutumlarının ve davranışlarının kararlı, tutarlı ve net olmasıdır.


Uzman Psikolog