Bir şeyin uzantısı olmak, kendiliğimizi özgürce yaşayamadan ve ayrışamadan başkasının sürdürmeye çalıştığı durumları sürdürmektir. Ebeveynlerin farkında olmadan yaptıkları hatalardan biri çocuklarına seçme hakkı tanımadan kendi uzantıları haline getirmeleridir. Narsisistik uzantıların oluşması için ebeveynin narsisistik bir kişilik bozukluğuna sahip olması gerekmemektedir.
Sıklıkla ‘Narsist’ olarak kullanılan ancak doğrusu ‘Narsisizm’ olan narsisizm, farklı psikolojik ekollerde farklı şekillerde ele alınır. Sanılanın aksine narsisistik kişiliğin temelinde doğrudan kendini yüceltme, beğenme ve diğerlerinden üstün görme düşünceleri yoktur. Kendilerini koşulsuz sevemedikleri ve bazı durumlarda aşağılık kompleksleri ile baş edemedikleri için devamlı başka kişilerden onay alma ihtiyacı hissederler. Yani öz saygılarını kendileri dışındaki kişilerden onay alarak sürdürürler.
Narsisizm kendisini aile ilişkilerinde, romantik ilişkilerde ve iş hayatında gösterir. Başkalarından onay alma ihtiyaçları oldukları için, hayatlarındaki insanları kendiliklerinin bir uzantısı olarak görürler. Bu kişilerin onayları ve destekleri olmadan kendilerini değersiz hissederler. Narsisistik uzantıları ebeveyn boyutunda incelersek bunu en belirgin şekilde performans kaygısı yaşayan çocukların ailelerinde gözlemleyebiliriz. Çocuk başarısız olduğunda, çocuğu kendiliğinin bir uzantısı olarak gördükleri için kendilerini başarısız hissederler. Ebeveynlerin gerçekleştiremedikleri hayalleri veya hedefleri çocuk tarafından gerçekleştirildiğinde sanki kendileri yapmış gibi hissederler. Bu durumda çocuklar, ebeveynlerin öz saygılarını yükseltmeye ve başarılarını arttırmaya aracı olurlar. Ancak çocuğun kendi potansiyelini gösterdiği durumlarda bile ebeveynin istediği tam olarak gerçekleşmezse, bu yetersizlik duygusunun oluşmasına ve çocuk üzerinde baskı kurulmasına yol açar.
Günümüzde eskiye oranla bireysellik daha fazla ön plandadır ve bu aile içi ilişkilerden çocuğa itilen rollere kadar kendisini gösterir. Çocuğa başarısız olma ve öğrenme fırsatı vermeden mükemmel olmasını sağlamaya çalışmak ve isteklerini göz ardı edip beklentiye girmek çocuğun öz güven gelişimini zedeler. Çocuğun öğrenmesini ve tecrübe etmesini engellemek, yetişkinlik hayatında karşılaşacağı en ufak kötü bir olayı kriz halinde algılamasına sebep olur. Çünkü projeymiş gibi yetiştirilen çocuklar bazen hata yapabilmenin normal olduğunu öğrenme fırsatını yaşayamazlar. Çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimini desteklerken çocuğun ideallerini, hedeflerini ve beklentilerini referans almak çok önemlidir.
Gülce Uzonur
Psikolog