Biraz klişe bir hikayesi olsa da duygusal, yoğun ve bazen de heyecanlı sahnelere sahip.
Babasını kaybetmesinin üzerinden zaman geçse de yalnızlık çeken ve yas sürecinden bir türlü çıkamayan 13 yaşındaki Alex’i annesi bir süreliğine havası dağılsın diye Meksika’da yaşayan dedesinin yanına gönderir. Alex hem kendi aile kökeniyle zaman geçirecektir hem de büyük bir maceranın içine düşecektir aslında. Eski bir güreşçi olan dedesinin çiftliğine sığınan ve Meksika mitolojisine ait olan ve ‘chupacabra’ ismiyle bilinen bir canlıyla karşılaşır. Alex’in ona kısaca Chupa diye hitap ettiği bu minik canlının peşinde güçlü bir şirketin adamları da vardır. Bu adamların başındaki bilim insanı Richard Quinn, Chupa’yı inceleyerek silah teknolojisinde kullanmak istiyordur. Alex kuzenleri ve dedesiyle birlikte küçük Chupa’yı bu adamlardan korumaya çalışır.
