Çocuklar,
- Göz Teması
- Ağlama
- Gülümseme içgüdüleriyle doğarlar.
Bu içgüdüsel örüntülerle anne ile bebeği grift bir uyarıcı ve tepkiler zinciri içerisinde bir araya getirerek çocukta yetişkine karşı özel bir bağlanma olmasına yol açar.
İlk aşama 0-2 ay dönemidir. Bu dönemde insan yavrusu doğası gereği meme arayışı, emme, yutma, yakalama, anneye yönelme, beslenme saatlerini sezinleme gibi davranışlar bağlanmanın öncüleridir. İkinci aşama ise 2-6 aylar arasında gerçekleşir. Bebek, bu dönemde bakım verene gülümsemekte, uzun süreli göz teması kurma gibi davranışlar sergiler. Bu dönem bağlanmanın oluşma aşamasıdır. Bebek henüz bağlanma figürünü seçmemiştir fakat ebeveyenlerini tanır ve tepkiler verir. 7-24 ayları ise bebek için netleşmeye başlayan durumda artık ilgisini tüm ihtiyaçlarını karşılayan kişiye yöneltmektedir. Birincil bağlanma objesi olarak seçtiği bu kişi, bebek için güvenli bir üs görevi görür. Olumsuz duygu durumlarında rahatlamak ve tekrar güvende hissetmek adına bağ kurduğu güvenli üssü genellikle anne olduğunu bilerek bağlanma eylemini gerçekleştirmiş olur.
Bebeklik dönemi bir keşif dönemidir. Bağlanma eylemini gerçekleştiren bir bebek dış dünyayı keşfederken bir yandan da bağlanma objesiyle yakınlığını koruma çabası içindedir. Annenin çocuğun yanında olmadığı durumlarda çocuğun araştırıcı davranışlarında bir azalma olur.
Güvenli üs olarak seçtiği kişi, bebeğin dış dünyanın güvenilir ve yaşanlabilir bir yer olduğuna dair inancını oluşturmasına fayda sağlar.
Ainsworth'ün yabancı ortam deneyi sonucunda üç çeşit bağlanma stili ortaya çıkmıştır.
İlk olarak, güvenli bağlanma olarak tanımlanan Ebevyn yokluğunda az huzursuzluk yaşadıkları ve bir yabancı ile iletişim kurmakta zorluk çekmedikleri, çevreyi keşfi ve oyunlarla vakitlerini geçirdikleri bağlanma türüdür. Güvenli bağlanan çocuklar yetişkinlik dönemine geldiklerinde sosyal ilişki kurabilen, öz saygısı olan ve güvene dayalı ilişkiler kurabilen bireyler olurlar.
Bir diğer tür ise, Kaçınan (Güvensiz) Bağlanma olarak tanımlanan duygusuz ve üstünkörü şekilde oyuncaklarla oynama , ebevynleri ile birleştiklerinde ise onlarla temas kurmaktan kaçındıkları ve daha çok çevre ile ilgilendikleri bağlanma türüdür. Bu tür bağlanma deneyimleyen çocuklar, yetişkinlik dönemine geldiklerinde düşüncelerini ve duygularını diğerleriyle paylaşmayan, sosyal ilişki kurmaktan kaçınan, yakınlık kurmakta sorun yaşayabilen bireyler oldukları gözlemlenmektedir.
Son olarak ise kaygılı-kararsız bağlanma olarak tanımlanan, ebevynlerinden ayrı kaldıkları dönemde oldukça bir sıkıntı çekmeleri hatta ayrılamamaları , sakinleşmekte güçlük çekilen olumsuz (kızgınlık,huzursuzluk .. ) gibi duyguların hakim olduğu bağlanma türüdür.Yabancılarla iletişimi reddetmektedirler. Bu tür bağlanma stili gerçekleştiren çocukların ileride ilişkileri bittiğinde perişan olan, diğerlerine yakınlaşmakta isteksizlik duyan, partnerleri tarafından sevilmedikleri endişesine kapılan bireyler olduğu gözlemlenmektedir.
Yaşamın ilk yıllarında ebeveyenle kurulan bu bağ insanın bütün yaşamı için büyük önem taşımaktadır.
Beliz Göncü
Uzman Klinik Psikolog