Risk almanın, doğru zamanlamanın başarıdaki yerini iyi yazılmış bir senaryo ve heyecanlı yarış sahneleriyle anlatıyor.
1960’lar. 2. Dünya Savaşı sırasında da aktif üretimler yapmış, Amerikan sanayisinin önemli şirketlerinden biri olan Ford’un ürettiği arabalar güvenilir aile arabaları olarak bilinmekte ancak genç ve yeni nesilin tercihi olmamaktadır. Şirket yöneticilerinden biri Avrupa’da İtalyan araba devi Ferrari’nin temsil ettiği, el yapımı, hızlı ve şık arabalar yapmanın zamanının geldiğini başkan II. Henry Ford’a anlatmaya çalışır. Hedef Fransa’da yapılan ve 24 saat süren ünlü Le Mans yarışına Ford markasıyla girecek hızlı bir yarış arabası yaptırmak ve onu kullanacak iyi pilotlar bulmaktır.
Daha önce Le Mans yarışını kazanan tek Amerikalı yarışçı Carroll Shelby ve ekibiyle anlaşılır. Shelby mühendis takımıyla Ford’un en hızlı yarış arabasını yapmaya başlar. Ekibinin en güvendiği adamı Ken Miles’ın da pilot sürücü olmasında ısrarcıdır. Miles ekip çalışması için çok uygun bir isim değildir ilk bakışta. İşini çok iyi bilse de dik kafalı ve zaman zaman öfkesine hakim olamayan bir yapıdadır. Shelby, Ford’un yöneticilerinin hiç istemediği arkadaşını sonuna kadar destekler. Başarısından emin olduğu için onun için de riske girer.
