Her aile, üyelerini koruma, büyüme, gelişme ve üyelerinin bakımını sağlama amacıyla, kendi kendini devam ettiren bir etkileşim biçimi, bir denge kurar ve sürdürür. Bu da aile içinde bir sistem oluşturur. Bu sistem içerisindeki üyeler tek taraflı değil, karşılıklı olarak birbirlerini etkilerler. Sistem içerisinde ortaya çıkan bir sorun, tek bir kişinin değil aile sisteminde bulunan tüm üyelerin problemidir.Daha iyi anlaşılması için şu şekilde bir örnek verelim,
Bir akşam vakti, siz eşinizle keyifli bir şekilde kahve içerken yani sistemde hiçbir sorun yok iken ergenlik döneminde olan çocuğunuz eve geliyor. Size hiç selam vermeden yada herhangi bir konuşma olmadan odasına gitmek için merdivenlerden yukarı çıkıyor. Siz eşinizle birlikte bir şeylerin olduğunu fark ediyorsunuz oturduğunuz koltuktan kalkıp yavaşça merdivenler çıkıyorsunuz ve çocuğunuzun odasının önünde kan lekeleri olan gömleğini buluyorsunuz. Çocuğunuzun okul içerisinde bir kavgaya karıştığını hissederek odasına girip ona bağırmaya ve suçlamaya başlıyorsunuz. Eşiniz, size daha olayı bilmeden çocuğa bu kadar bağırmamanız gerektiğini söylerken siz ise eşinizin bu tutumuna sinirlenip ona da bağırmaya başlıyorsunuz.
Dışarıdan bakıldığında, sistemde hiçbir sorun yok iken sorun yaratan ve evde tartışma ortamın oluşmasına sebep olan kişi çocukmuş gibi gözüküyor. Ancak durum tam olarak böyle değil. Aslında, çocuk zamanında siz ebeveynleri tarafından o kadar kısıtlanmış ve baskılanmış ki bu durum onda yetersizlik duygusuyla birlikte bir öfke duygusu oluşturmuş. Çocuğunuz sizin tarafından bu olayda olduğu gibi her zaman suçlu bulunmuş ve hiç desteklenmemiş. Çocuğunuzun fiziki olarak yanınızda olsanız da manevi olarak çocuk kendisini oldukça yalnız hissetmekle birlikte, ailesinden destek görmediğini düşünüyor. Tüm bunlarla birlikte, aile sistemi içerisinde yaşanan sorunların çoğu öfke, bağırma ve şiddet ile çözülüyor. Çocuk, problem çözmek için başka bir yöntem bilmiyor. Onun için okulda bir problem yaşadığında, aslında sizin evde her zaman kullandığınız bir yöntemi kullanıyor sadece. Dışarıdan bakıldığında sistemde sorun yaratan çocukmuş gibi gözükse de, suçun ve sorunun tek bir kişide toplanmadığına; hem ailede hem de çocukta da eşit oranda bir sorumluluk olduğunu açıklayan bu örnekten sonra, örnekteki gibi aile tutumlarının çocuğun benlik oluşumuna ve gelecekteki davranışlarına nasıl etki edebildiğini konuşalım.
1) Aşırı Koruyucu Anne-Baba Tutumu
Koruma, normal bir annelik ve babalık davranışıdır. Ancak, çocuğun özgürlük ve kişisel sınırlarını aşacak şekilde olan koruma, çocuğun benlik gelişimine zarar verir. Anne-babanın aşırı koruması, çocuğa gereğinden fazla kontrol ve özen gösterilmesi anlamına gelir. Bebekleştirme, aşırı korumacı yaklaşımın tipik özelliğidir. Büyümesine izin verilemeyen bu aşırı koruyucu yaklaşımda, çocuğun “toplumsal gelişimi” engellenmiş olur. Bu, çocuğun kendini tanımasını ve yapabileceklerini fark etmesini engelleyen bir anne baba tutumudur. Bu tutumla yetiştirilen çocuklarda bağımlı kişilik vardır. Dış denetim çok fazladır. Çocuk kendi başına karar vermede güçlükler yaşar. Bu tutum çocuğun bireyselleşme çabasını engellemektedir. Devamlı olarak bir yetişkinin koruma ve kollamasını arayan, öz güvenleri zayıf, girişimci olmayan, sorumluluk almaktan çekinen, kendi yapmaları gereken işleri başkalarının yapmasını bekleyen, zayıf-silik kişilikler sergileyen bireyler olabilirler.
2) Otoriter Anne-Baba Tutumu
Bu tutumu benimseyen aileler, baskıcı bir tutum içerisindedirler. Çocuktan kendilerine itaat etmelerini beklerler. Aile içinde korku hâkimdir ve çocuk korku ile büyür. Bu tutuma sahip olan anne ve babalar, kendisini toplumsal otoritenin temsilcisi durumunda görür ve çocuğunun davranışlarını biçimlendirmeye, denetlemeye ve değerlendirmeye çalışırlar. Her türlü kararı, anne babanın kendisi verdiği için çocuktan, bir erdem olarak kabul ettikleri mutlak itaati beklerler. Bu tutumu benimseyen anne babalarda gözlenen, sabırlı ve duyarlı olma, çocukları dinleme ,onların fikirlerini alma gibi çocuğu kabul edici davranışlar yoktur. Bu şekilde yetiştirilen çocuklar; daha kolay boyun eğen, korkak, otoriteye karşı çekingen, kendinden istenileni fazlasıyla yerine getiren, kendilerinden güçsüzlere karşı saldırgan, otoritenin baskısı altında kaldığında isyankâr davranan ve kural tanımayan bir kişilik geliştirebilir.
3) Tutarsız Anne-Baba Tutumu
Anne-baba tutumları arasında en olumsuz olan tutumdur. Bu tutumda anne baba, yukarıda sayılan anne-baba tutumlarını zaman zaman uygular. Anne-babanın davranışları arasında tutarlılık yoktur. Bu tür yaklaşımda çocuk, kendi davranışları konusunda emin olamamaktadır ve davranışını anne babasının durumuna göre ayarlamak zorundadır. Tutumunu anne babasının keyifli ya da öfkeli oluşuna göre ayarlamaktadır. Tutarsız anne-baba tutumuyla yetişen çocuklar nerede ne yapacağını bilemezler. Hangi tepki ile karşılaşacağını bilemedikleri için kaygılıdırlar. Bu durum, kendilerini güvende hissetmelerini engeller. Kendi görüş ve düşüncelerini aktaramazlar. Zamanla çevrelerindeki insanlara güvenmeyen, her şeyden şüphelenen, kararsız ve şüpheci bir kişilik yapısı geliştirebilirler. Başarılı da olsa, bir işi yapmaktan fazlasıyla çekinebilir ama daha sonrasında çok fazla pişman olabilir. Ev içerisinde kendisine izin veren, kısıtlamayan kişinin yanında olarak diğer ebeveyne karşı koalisyon kurup aile sisteminin işlemesinde sorun yaratabilir.
4) İzin Verici, Hoşgörülü Anne-Baba Tutumu
Bu anne-baba tutumunda aşırı hoşgörü ve çocuğa düşkünlük vardır. Evde patron çocuktur ve her dediği yapılır. Çocuk, daima diğerlerinin dikkatini çekmek için uğraşır ve kendisine hizmet edilmesini ister. Bu tutumla yetişen çocuklarda doyumsuzluk ve bir iç boşluk vardır. Ev içinde ve dış dünyada zayıf bir sosyal uyum gösterirler. Kuralsızlığa alışan çocuklar, okuldaki kurallarla karşılaşınca okula ve arkadaş çevresine uyum sağlamakta zorlanabilirler. Doyumsuzlukları ileride zararlı alışkanlıklar edin-melerine neden olabilir. Bencil, sorumsuz, kırılgan, her dediğinin anında olmasını isteyen, sabırsız kişiler olabilirler. Sosyal ortama girdiğinde ve her dediğinin olmadığını gördüğünde de hayal kırıklığına uğrarlar. Bu durumda ya kendi içlerine çekilebilir ya da agresif olabilirler. Her istediklerini yaptırmayı alışkanlık haline getirdikleri için de zamanla kural tanımaz hale gelirler. İlerleye hayatlarında arkadaşlık ilişkileri ve çift ilişkileri de dahil olmak üzere doyumsuz olurlar.
5) Destekleyici, Kabul Edici ve Demokratik Anne-Baba Tutumu
Bu tür ebeveyn yaklaşımında, anne-baba çocuklarını destekler ama bunun yanında sınırlarını da koymayı ihmal etmez. Ebeveyn ile çocuk arasında sözel iletişim kanalları açıktır. Çocuğuna insan olarak saygı gösterir. Onun gelişimine has,özgün davranışlar göstereceğini bilir ve bu gelişim basamaklarını izler, onlara uygun davranır. Her çocuğun kendine has, biricik ve tek olduğunu kabul eder. Çocuğun aile içinde özgür bir şekilde gelişmesine, yeteneklerini en üst düzeyde açığa çıkarmasına ve kendini gerçekleştirmesine izin verir; bunun için çocuğa yardımlarda bulunur. Çocuğun barınma, beslenme ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamanın yanında ona “ sevgi ” gösterir. Bu sevgi, gerçekten karşılıksızdır. Sevgi, bir yaptırım aracı olarak kullanılmaz. Çocuğa aile içinde eşit haklar tanınmıştır. Fikirlerini açıkça ifade etmesi desteklenir ve bu konuda cesaretlendirilir.
Eşitlikçi ve demokratik tutum gösteren ebeveyn, çocuklarına değer verdiklerini onlara hissettirirler. Çocuklarına bu şekilde davranan eşler, kendi aralarında da birbirlerine değer veren, birbirlerine saygı ve sevgi gösteren bir tutum içindedirler. Taraflar, çocuklarına karşı olan davranışlarında da ortak tutum içindedirler. Böyle bir ailede çocuklar, küçük yaştan başlayarak sorumluluk almaya hazır hale getirilirler. Onlara bir iş başarmanın zevki verilir. Başarısızlıkları cezalandırılmak yerine, başarıları ödüllendirilir. Bedeni ceza uygulanmaz. Böyle sağlıklı aile ortamında, çocuğa, kendi başına karar vermesi ve bu kararın sorumluluğunu yüklenmesi öğretilmiştir. Çocuğu olduğu gibi kabul eden, onu destekleyip yüreklendiren aile üyeleri, benlik saygısının tohumlarını eker. Anne baba konuya: “Bunu böyle yapmaman gerektiğini biliyordun. Gel şimdi böyle bir sorunla tekrar karşılaştığında, daha iyi nasıl ele alabileceğini birlikte tartışalım.” şeklinde yaklaşır.
Süha Topçu
Psikolojik Danışman